NEDIM ŞENER SıNıR öTESI PROVOKASYON

Nedim ŞENER

Sözde müttefik Amerika Birleşik Devletleri’nin terör örgütü PKK-PYD-YPG’ye verdiği destekle fiilen bölünen Suriye’ye yönelik sınır ötesi operasyonlarla güvenli bölgeler oluşturan Türkiye, sınır ötesi provokasyonla karşı karşıya.

Kayseri’de Suriyeli bir çocuğa yine Suriyeli bir alçak tarafından yapılan saldırı üzerine yaşanan olaylar, bir ucu ülke içinde bir ucu sınır ötesinde; Suriye’de olmak üzere nasıl bir provokasyonla karşı karşıya kaldığımızı ve bundan sonra da bu ihtimalin güçlü bir risk olduğunu gösteriyor. Nitekim kısa sürede kontrol altına alınsa da olayların farklı illere yayılması ülke içinde ne tür bir zemin olduğunu gösteriyor.

SADDAM’DAN KAÇANLARA DA KAPILARI AÇTIK

Unutmamak gerekir ki ülke içindeki bu provokasyonun temelinde Suriye iç savaşından kaçarak Türkiye’ye gelen geçici sığınmacılarla ilgili sorun ve tartışmalar var. Türkiye’de son verilere göre 3.5 milyon dolayında Suriyeli ‘geçici sığınmacı’ statüsünde yaşamını sürdürüyor. 1988’de 50 bin, 1991’de 400 bin Kürt, Irak Lideri Saddam Hüseyin’in baskı ve zulmünden kaçarak sınırlarımıza dayandığında Türkiye nasıl kapılarını onlara açtıysa, Suriye’den gelenleri de misafir etmesinden doğal bir şey olamazdı.

YÜKÜ AVRUPA İLE PAYLAŞMALI

Yıllar içinde toplum ve siyasette de baskı konusuna dönüşen ve dünyada en çok geçici sığınmacı alan Türkiye’nin bu yükü fiziken Avrupa ülkeleri ile paylaşması gerekiyor. Bu anlamda Türkiye’ye tek taraflı yükümlülük getiren Geçici Kabul Anlaşması’ndan çekilerek Avrupa ülkelerine gitmek isteyenleri engelleme politikasını değiştirmesi yerinde olacaktır. Nitekim Türkiye bu konudaki tutumunu 2020 yılında esnetmiş, karayolu ile 100 binin üzerinde göçmen Yunanistan sınırları üzerinden Avrupa ülkelerine geçmişti.

Suriye topraklarında paylaşım mücadelesi veren Avrupa ülkeleri sebep oldukları iç savaşın sonuçlarını da yaşamalılar. Bu sorunun sonuçlarını doğrudan yaşamadıkları için Suriye iç savaşının çözümüne de hep uzak duruyorlar. Buna karşın Türkiye, hem Suriye’nin terörden arındırılması ve toprak bütünlüğü için her türlü fedakârlığı yaparak mücadeleyi veriyor hem de provokasyonlarla karşı karşıya kalıyor.

PKK-YPG’YE SESİNİ ÇIKARTAMAYANLAR

Kendi topraklarında PKK/PYD eliyle Amerikan işgaline tepki koyamayanlar, Türkiye’nin Suriye’deki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyonları’yla oluşturduğu ve 600 bin Suriyeli’nin geri dönmesini sağladığı 9 bin kilometrekare büyüklüğündeki güvenli bölgelere ülkemizden giden yardım ekiplerine karşı provokatif saldırılara girişiyor. Tek hedefi Türkiye’de infial yaratmak olan Türk bayrağına yönelik saldırının provokasyon amacı güttüğünü görmemek için kör olmak gerekiyor. Konu Suriye olunca provokasyonun sınır ötesi ayağındaki tarafları, yani Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın deyimiyle “İki buçuk ülke”; yani ABD, İngiltere ve Fransa istihbaratlarının rolünü, tetikçi olarak kullandıkları PKK/YPG terör örgütünü, Selefi ve DEAŞ unsurlarını, Türkiye’nin sağladığı düzen nedeniyle çıkarları bozulan yerel odakların rolünü görmek gerekiyor. Elbette Esad yönetimine bağlı unsurlar ve destekçisi İran’ın bölgedeki rolünü unutmamak gerekiyor.

TÜRKİYE-SURİYE DİYALOĞU

Tüm bunları, Rusya Devlet Başkanı Putin’in girişimiyle Suriye Devlet Başkanı Esad ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşılıklı açıklamaları ile başlaması muhtemel diyalog sürecinden bağımsız düşünemeyiz. Zor hatta imkânsız gibi görünse de böyle bir sürecin Suriye üzerinde hesap yapanların oyunlarını bozacağı açık. Dolayısıyla birçok değişkeni olan “Suriye denklemi” çözülene kadar Türkiye içinde istikrarsızlık yaratmak isteyenlere karşı dikkatli olmak gerekiyor.

RAKAMLARLA PROVOKASYON

Başta da belirttiğim gibi Suriye iç savaşı ile gelenlerin yol açtığı bir sorun, toplumun genelinde kimi haklı kimi haksız tartışma yaratıyor. Bu sorunun varlığı provokasyon için zemin oluşturuyor. Nitekim provokasyonun sınır içi ayağında ise bazı siyasetçilerin açıklama ve tutumlarını, terör örgütü PKK’ya yakın kişileri, her an her kötülüğü yapmaya hazır kullanıma açık kriminal tipleri, yalan kaynağı sosyal medyayı ve tüm süreci yalan ve dezenformasyonla manipüle eden FETÖ yapılanmasını unutmamak gerekiyor.

Nitekim İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, iki gün üst üste yaptığı açıklama ile Kayseri’de yaşanan olay üzerinden çıkan olayların provokasyon olduğunu gösteren rakamları paylaştı. Buna göre; bu eylemlere katılan 474 kişi gözaltına alınmış ve bunların 285’inin çeşitli suçlardan kaydı olduğu belirlenmiş. Bu kişilerin işlediği suçlardan bazıları şunlar:

Göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, mala zarar verme, cinsel taciz, dolandırıcılık, parada sahtecilik, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma...

PROVOKASYON VE SOSYAL MEDYA

Provokasyonun bir diğer yönü de sosyal medyada yaşandı. Özellikle FETÖ’cü PKK’ya yakın hesaplar, bir anda yaptıkları paylaşımla korku ve paniği yayarak, hatta iç savaş naraları atarak olayların başka yerlere yayılmasında etkili oldu. İçişleri Bakanı Yerlikaya, 30 Haziran 2024 akşamı Kayseri’de meydana gelen olaylar sonrası sosyal medya platformu X üzerinden yaklaşık 79 bin hesaptan 343 bin paylaşım yapıldığını açıkladı. Paylaşım yapılan hesapların yüzde 37’sinin BOT; paylaşımların yüzde 68’inin ise provokatif amaçlı ve negatif olduğunu, 63 hesap ile ilgili soruşturma başlatıldığını bildirdi.

Sadece geçici sığınmacıları Suriye’ye geri gönderme odaklı tek boyutlu çözüm yerine çok boyutlu bakışla Batı ülkelerine gitmelerini sağlayacak çözüm üretilmesi yerinde olacaktır. Yoksa içerideki sorun bu tür provokasyonlara zemin hazırlayacak, bu ne ilk ne son olacak.

2024-07-03T04:03:05Z dg43tfdfdgfd