DIN ELEşTIRISI KAMUSAL ALANDAN TASFIYE EDILDI

Laik Cumhuriyet'e karşı şeriatçı propagandaya tam serbesti tanınırken şeriatçılığın, siyasal İslam'ın veya genel olarak dinin eleştirisine hiçbir tahammül yok

(Fotoğraf: AP)

Türkiye'de ifade özgürlüğü konusunda bir çifte standart var.

Laik Cumhuriyet'e karşı şeriatçı propagandaya tam serbesti tanınırken şeriatçılığın, siyasal İslam'ın (İslamcılık ve din istismarının) veya genel olarak dinin eleştirisine hiçbir tahammül yok. Bu çifte standart, ifade özgürlüğü ile kamusal tartışmayı baskılamakla kalmıyor, ayrıca din özgürlüğünün de zedelenmesine neden oluyor.

TCK md. 216/3 kapsamında bir çalışma hazırlıyorum.

Temel savım, bu hükmün "caydırıcı etki" yaratacak biçimde kullanıldığı.

Farkındalığın artması ve hafızaların tazelenmesi için bu kapsamında yürütülen (bazıları takipsizlikle, bazıları beraatle, diğer bazıları HAGB kararıyla sonuçlanan veya hâlâ devam eden) soruşturmalara konu olan ifadeleri buradan aktarıyorum:

- Yazar Nedim Gürsel'in “Allah’ın Kızları” isimli romanındaki kurgu karakterin din eleştirisi içeren ifadeleri, -Metis Yayınevi’nin yayımladığı “İllallah!” isimli ajandada geçen “İnançlı birinin kuşkucu birinden daha mutlu olması, sarhoşun ayıktan daha mutlu olmasına benzer”, “inancın getirdiği mutluluk ucuz ve tehlikelidir” ifadeleri,

- Müzisyen Fazıl Say’ın Twitter hesabında, Ömer Hayyam’dan aktardığı “Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, cenneti ala meyhane midir? Her mümine 2 huri vereceğim diyorsun, cenneti ala kerhane midir?” rubai kesiti ve ona eşlik eden “Bilmem fark ettiniz mi ama nerde yavşak adi magazinci hırsız şaklaban varsa hepsi allahçı, bu bir paradoks mu?” şeklindeki ifadesi,

- Araştırmacı yazar Sevan Nişanyan’ın bir blog yazısında “Bundan yüzlerce yıl önce Allah’la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir. ‘İfade özgürlüğü’ denilen şeyin, adeta anaokulu seviyesindeki bir test örneğidir” şeklindeki ifadesi,

- Cumhuriyet gazetesi yazarları Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya'nın Charlie Hebdo Dergisi'nde (IŞİD'in cinayetlerinin arka planında yatan) karikatürleri yayımlamaları,

- Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili ve Avukat Sera Kadıgil’in Twitter hesabından “O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli ama benim yurdumun üstüne ebedi inlemesin artık n’olur ya! Resmen ağzıma ağzıma okunuyor her sabah”, “Hayatta hiçbir laftan tiksinmedim ‘şehitler ölmez vatan bölünmez’den tiksindiğim kadar” ve “Kapıda oynayan çocuklardan rahatsız olunca kızgın yağ dökem mi üstlerine? Ya da uykumdan uyandıran ezan için camiyi basıp imamı mı keseyim?” şeklindeki paylaşımları,

- Karikatürist Bahadır Baruter’in bir karikatüründe cami sütununa eklenen “Allah yok, din yalan” yazısı,

- Ekşisözlük isimli sitedeki bir yazarın kullandığı “Hatta bak şimdi bir ay ben senin tacizlerine maruz kalmamak için s**nde olmamasına rağmen ortalık yerde yeme içme özgürlüğümden feragat edeceğim, sene boyu sabahın beşinde ezan sesiyle uyanmak zorunda kalıyorum” ve “Bak ne kadar mükemmel kainat, kusursuz bir sistem, bunu Allah yaratmadıysa başka nasıl olabilir’ geri zekâlılığındaki bir yaklaşımla” ifadeleri,

- Sanatçı Berna Laçin’in çocuk istismarının tartışıldığı bir bağlamda, Twitter adresinden paylaştığı “İdam çözüm olsaydı Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı” şeklindeki beyanı, -Eski Milletvekili ve Mesih olduğunu iddia eden Hasan Mezarcı’nın sosyal medya hesabından “tesettüre uyma mecburiyetini kaldırdığını” söylemesi,

- Gazeteci Enver Aysever’in bol giyimli, elinde tespih bulunan sakallı bir şahsın beyin kısmına maskeli bir şahıs tarafından dezenfektan sıkıldığını gösteren Birol Çün imzalı bir karikatürü, “Sadece bu sorun” ve “Neymiş asıl mesele, anladık mı?” ifadeleriyle sosyal medya hesaplarından paylaşması, -Boğaziçi Üniversitesi’nde protestocu öğrencilerin eylemlerinde kullanılan ve üzerinde “Kabe” resminin de bulunduğu afişi yere sermeleri, -Sözcü gazetesinin Ayasofya’nın ibadete açılmasının felaket olarak tanımlayan manşeti,

- Diyarbakır Barosu yöneticilerinin Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ını eleştiren basın açıklamaları,

- İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel ve İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyelerinin, Diyanet İşleri Başkanının “Ramazan: Sabır ve İrade Eğitimi” başlıklı hutbesinde LGBTİ+ kişilere ve HIV’le yaşayanlara dönük söylemlerinin nefret ve ayrımcılık olduğunu ilan eden basın açıklaması, -Profesör Celal Şengör’ün katıldığı bir TV programında, İbrahim peygamberle ilgili kabul gören anlatıları bir “masal” olarak tanımlaması ve “İbrahim diye bir adamın yaşadığı malum değil” sözleri,

- Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde (Mülkiye) geleneksel olarak kutlanan “İnek Bayramı”nda parodi bir karakter olan “İmam”ın okuduğu hicivli metinler,

- Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Öğretim Üyesi Uğur Kutay’ın Senaryo Yazımı dersinde, çocuğun cinsel istismarıyla bağlantılı bir bağlamda failin Hz. Muhammed’in Ayşe ile evliliğine gönderme yaptığını hatırlatması,

- Avukat Feyza Altun’un Twitter sitesinde bir polemik sırasında paylaştığı “şeriata sokayım” şeklindeki ifadesi, -İzmir Karşıyaka Zübeyde Hanım Nikah Sarayı’nda görevli nikah memurunun, nikah öncesinde dua okunmasına izin vermemesi,

- Youtube video üreticisi Diamond Tema’nın Şeriat düzenine ilişkin bir programda İslam peygamberinin Ayşe ile çocuk yaşta evlilik yaptığı iddiasına Buhârî’den alıntılarla atıf yapması ve bunun ahlaki yönünü sorgulaması.

Bu vakaların çok daha fazlası var. Pek çok durumda ifade sahipleri daha az ünlü kişiler oldukları için bu davalar basına yansımıyor. Fakat hükmün keyfî ve yaygın biçimde uygulanması din eleştirisini, imkânsız olmasa da imkânsıza yakın kılıyor.

Zira aktardıklarıma bakıldığında dahi bunların öyle aşırı sert söylemler olmadığı da görülebiliyor.

Aydınlanmanın önemli isimleri Voltaire vb. bugünün Türkiye’sinde yaşamış olsalardı kodesi boylarlardı, o kesin…

Tolga Şirin kimdir?

Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.

Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.

TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.

Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 

2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.

Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.

  ]]>

2024-09-15T20:08:23Z dg43tfdfdgfd