NE, NEDEN, NIçIN?

w Erzurum

Yıllar, yıllar önceydi. Polisin operasyon yapıp topladığı kadın teröristler, genellikle aynı taktiğe başvuruyorlardı. O günerde hemen 'Poliste tacize uğradım' diye bağırıyordı. Çünkü bu yönde talimat almışlardı, böyle yönlendirilmişlerdi. Bunun istisnası da yoktu.

Yalandı tabi ve yalan çıktı daha sonra tamamı. Tepki gösterip, 'Ne özelliğiniz var sizin? Niye hep size rastlıyor bu tacizciler?' diye bir yazı yazdım. Sen misin bunları yazan! Günlerce saldırdılar. Hatta örgüt militanı kadınlar, gruplar halinde savcılığa gidip, hakkımda saçma sapan bir suç duyurusunda bile bulundular. Tabi ki amaçları sindirmek ve bezdirmekti. Hatta işi abartıp, sosyal medyada 'Emin Pazarcı'dan taciz ve tecavüz kriterleri' başlıklı kampanyalar bile yaptılar. Üzücü olan ise, akıllı uslu sandığımız bazılarının da bunların peşine takılmasıydı.

Maalesef, yasa dışı örgüt militanlarının bu yaptıkları, her alanda ve siyasette de geçerli olmaya başladı. Örneklerini de sıkça görüyoruz. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, daha atandığı gün bu tür bir siyasi saldırıya uğradı. Dönemin CHP Sözcüsü, 'Şeriatla ilgili kitap yazan kişi bakan yapıldı' diye bir açıklama yaptı. Sonrasında bu saldırılar bazı FETÖ'cü hesaplar ve cevrelerin de köpürttüğü sistemli bir hale geldi.

Peki okumuş muydu bu açıklamayı yapan kişi o kitabı? Tabi ki hayır. Zaten öyle bir kitap da ortada yoktu. Amaç belliydi, kirletmek ve belli çevrelerin gözünde itibarsızlaştırmaktı!

Referans olarak gösterilen kitap ise, bir doktora teziydi. İçinde de verilmek istenen havanın tam tersi bilgiler yer alıyordu. Daha sonra kitap haline getirilen bu tezde 1860-1876 yıllarında, yurt dışında eğitim alan yeni Osmanlı aydınlarının demokrasi arayışları yer alıyordu. O yıllarda, 'Sistemi demokratikleştiremezsek, çağa ayak uyduranmayız' diyorlardı. Demokrasiye de 'Usul-ü meşveret' adını verip, bunun Türk ve İslam tarihinde zaten var olduğunu savunuyorlardı. Tezlerini güçlendirmek için bazı ayetlere atıfta bulunuyorlardı.

Osmanlı'da demokrasi araşyışlarının yer aldığı o bilimsel kitapta işte sadece bunlar vardı. Ama içindeki iki ayet, 'Bakan Şeriatçı kitap yazdı' denilmesi için yeterli olmuştu!

Tabi ki asıl sebep farklıydı.Yusuf Tekin, daha önce bakanlıkta Müsteşarlık yapmıştı. Milli Eğitim Bürokrasisini iyi tanıyor ve ne yapacağını da gayet iyi biliyordu. İşte bu yüzden o günden beri alabildiğine yükleniyorlar. Ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Karalamak için ellerinden geleni yapıyorlar...

Dikkat edin!..

Yapılan eleştirilerde içerikle ve icraatla ilgili tek bir dayanak yok. Doğru olmayan bir takım iddia ve iftiralar ortaya atıp, bunun üzerinden algı oluşturmaya çalışıyorlar. Üstelik, son dönemde her alanda çok yaygınlaştı bu algı operasyonları.

Sosyal medya ise tam bir çöplük ve iftira yuvası. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yüzden geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan kirliliğe işaret etti. Bazı sosyal medya mecralarında 'hiçbir değer, kural ve ahlaki sınırın olmadığını' söyledi. Bu alanın giderek 'büyük bir operasyın aygıtına dönüştüğünün' altını çizdi.

Sadece Milli Eğitim Bakanı Tekin değil, hepimiz bu operasyon aygıtlarının kurbanı oluyoruz sürekli olarak. Fakat artık eskisi gibi etkili değiller. Vatandaş da artık öğrendi ve çözdü bunları.

***

Dün Erzurum'daydık. Bakan Tekin, bir grup gazeteciyi memleketinde ağırladı. Şehri gezdirip tanıttı. Tarih ve kültürü konusunda önemli ve ayrıntılı bilgiler verdi.

Tabi, Milli Eğitimi, sorunları, atılacak ve atılması gereken adımlarla beraber belli çevrelerin organize ettiği kendisine yönelik saldırıları da ayrıntıları ile konuştuk.

Kısaca şunu söyleyelim:

Kim ne derse desin, kim hangi operasyonu yapmaya kalkarsa kalksın, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin kararlı. Bakanlık görevinin hakkını verecek, doğru bildiklerini yapacak, Milli Eğitimin kalitesini yükseltmek ve millilik vasfına yakışır bir hüviyete bürünmesi için atılması gereken adıları atmaya devam edecek...

Sonuç olarak, sağdan soldan, oradan buradan gelecek saldırılara bu gözle bakmak lazım!

2024-09-18T04:16:27Z dg43tfdfdgfd