BAKAN TEKIN: ÖZGüR BIR TüRKIYE NOKTASıNDAYıZ

Elazığ Valiliği, Elazığ Belediyesi, Fırat Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Diyanet Akademisi Başkanlığı, Milli Eğitim Müdürlüğü ve paydaş kuruluşların iş birliğinde İlahiyat Fakültesi tarafından hazırlanan 'Din Öğretimi ve Hizmetleri Çalıştayı'nın 3'üncüsü, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in katılımıyla gerçekleştirildi. Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen programa ayrıca Vali Numan Hatipoğlu, milletvekilleri Erol Keleş ve Ejder Açıkkapı, Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Veysel Özdemir, İl Emniyet Müdürü Adnan Karayel, siyasi parti temsilcileri, kurum müdürleri ve öğretim görevlileri katıldı.

İlginizi Çekebilir

Bakan Tekin, yaptığı konuşmada Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi Kanunu'nun önemine değinerek, "Önümüzdeki günlerde TBMM’ye gelecek olan Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi kanununun özelliği de bu iş birliklerinde gizli. Biz bugün burada iş birliğini daha kurumsal hale getirecek öğretmenlerin şehirlerindeki akademisyenlerle meşru hale getirecek bir yasa teklifi bu. Yasayla beraber Milli Eğitim Akademisi kurumsallaştığında öğretmenler, üniversiteler, eğitim fakülteleri daha entegre çalışmanın içine girecekler. Üniversiteler, bu iş birliğinde iki taraflı davranmalı, bilhassa meslekte uzun yıllar hizmet etmiş öğretmen arkadaşlarımızın sadece konferans ders almaları değil benim kastettiğim aynı şekilde rektörlerimizden şunu talep ediyorum. 20 yılı aşkın sürede olan arkadaşlarımızın lisans düzeyinde üniversitelerde ders vermeleri ve tecrübelerini paylaşmalarını daha sağlıklı olacaktır. Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak hiçbir bu konuda eleştiriye aldırış etmeden kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla çalışmaya devam edeceğiz" dedi.

‘ANNE BABA ROLÜNÜ ÖĞRETMENE YÜKLÜYORUZ’

Velileri de eğitimde iş birliğine davet eden Bakan Tekin, "Bu yıl iş birliği halkımıza aileleri de dahil edeceğiz. Veliler çocukları okula yazdırdı. Çocukları okula gönderdikten sonra öğretmenlerin anne baba rolleri yapmasını istiyoruz. Anne baba rolünü de öğretmemene yüklüyoruz. Aklımıza gelen her türlü rolü öğretmene yükleyip eğitim sistemine başarısız eleştirisi yapmaktan hoşlanıyoruz. Öğretmen kadar toplumun diğer kesimlerinin de eğitimde payı var. Ben üşenmedim saydım, 12 yıllık eğitimi tamamlayan bir çocuk, 160 bin saat yaşıyor. Bunun 11 bin saati okulda geçiyor, kalan süre toplumun diğer anlarında geçiyor. Eğitimde toplumun diğer faktörlerini göz ardı etmemek lazım. Çocuklarımızın okuma alışkanlıklarının zayıf olduğunu düşünüyorsak, çocuklarımızla akşamları kitap okuma saatleri yapalım, beraber çaba sarf edelim. Çocuklarımızı eve geldiğinde dijital bağımlılıktan kurtulalım. Bu gibi öneriler ile velileri iş birliğine davet ediyoruz. Rektörümüzü ve dekanımızı çalıştay için tebrik ediyorum. Bu gibi Anadolu illerinde bu işleri gelenekselleştirmek kolay değil. O kadar kamu kurumunu bir araya getirip 3 yıl üst üste bu tür çalışmalar yapmak kolay değil. Bu iş birliği inşallah devam eder” diye konuştu.

Bahçeli: Anayasa'nın ilk 4 maddesine şaşı bakanlar bizim için yok hükmündedir

‘BAŞÖRTÜSÜ İLE KAMUSAL ALANLARA GİRMEK YASAK CEVABI VERİLEN BİR TÜRKİYE YAŞADIK’

2011 yılında yapılan düzenlemelerin ardından başörtüsü ve İmam Hatip liselerindeki sorunların aşıldığını belirten Bakan Tekin, şöyle konuştu:

"Türkiye, AK Parti iktidarı ile bambaşka bir noktaya geldi. Özellikle din, inanç ve ibadet özgürlüğü konusunda bunu söylüyorum. Salondaki çoğu kişi yaş itibarıyla 2002 öncesi Türkiye’yi hatırlar diye düşünüyorum. Fakat çok çabuk unutuyoruz. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz bunları hafızalarda canlandırmamız gerekiyor. 2013-2014 yılında 4 binin üzerinde öğretmen arkadaşımızı çıkarılan düzenleme ile tekrar aramıza aldık. Sadece başörtüsü taktığı için memuriyeti elinden alınan kişiler. Bırakın kamu görevlisi olarak, üniversitenin konferans salonuna bile başörtüsü ile alınmayan bir Türkiye yaşadık. Üniversitenin hastanesinde hizmet almak almayan insanlara, ‘Başörtüsü ile kamusal alanlara girmek yasak’ cevabı verilen bir Türkiye yaşadık. Elektrik faturası ödemek için kuyruk beklerken yağmur sebebi ile salona gelen kişilerin başörtüsü ile içeri alınmadığı bir Türkiye yaşadık. Ben o yüzden Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’yi inanç özgürlüğü anlamında dünya standartları arasında bir ülke yapmaya çalışan bütün AK Parti camiasına, buna katkı veren herkese teşekkür ediyorum. Bu adımları atan kişilere şükran beslememiz lazım. Bu ülkede yaşanan tek sorun başörtüsü değildi. Mesela imam hatip lisesi mezunu olmak bir problemdi. Liseyi bitirdikten sonra lisans, yüksek lisans yapıyorsunuz. Ama kadro talebinde bulunduğunuz sorulan ilk soru, ‘Hangi liseden mezunsun?’ Akademik çalışmalarınıza bakmadan refüze edildiğiniz bir Türkiye yaşadık. İmam hatip mezunları bir katsayı zulmünü gördü. Lise tercihinden dolayı rakiplerinden geri koşullarda rekabet etmek zorunda olunan bir Türkiye yaşadık. Evrensel laiklik anlayışı ile bağdaşır, özgür bir Türkiye noktasındayız. Dini eğitim konusundan atılan adımlardan bahsetmeden geçemeyiz. Bütün taleplerin gerçekleşebileceği bir Türkiye’ye ulaşmış durumdayız. Bilhassa 2011 yılında yapılan düzenleme ile bahsedilen problemler aşıldı. Hem de 12 yıllık zorunlu eğitimle beraber dünyada muadillerin üzerinde eğitim süremiz oldu. Okullarda seçmeli Kur’an-ı Kerim ve siyer eğitimi verilmeye başlandı. İlahiyat fakültelerinin bölümleşmesi, uzmanlaşması ve istihdam edilen öğretmenlerin spesifik derslerde uzman olması gerekiyor. Aynı şekilde yaş grupları itibarıyla ilkokullarda bu dersi verenlerle imam hatip lisesinde ders verenlerin aynı eğitimden geçmesi; içinde yaşadığımız uzmanlaşma çağında çağa adapte edilmesi gereken bir sorunmuş gibi görünüyor."

‘5 YILDIZLI OTELLERLE REKABET EDEBİLECEK OKULLARIMIZ MEVCUT’

Yenimahalle’de yapımı tamamlanan 24 derslikli İbrahim Taşel Ortaokulu’nun açılışına katılan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Cumhuriyet'in 100’üncü yılı dolayısıyla o dönemdeki başbakanlık projesi kapsamında mektup yazan öğretmenlerimizin bazı ifadelerini sizlere aktarmak istiyorum; bir öğretmenimiz, 'Acaba 20-40 kişilik sınıflarda ders verebilecek miyiz?' diye sormuştu. Çünkü o zamanlar 70-80 kişilik sınıflardan bahsediliyordu. Şu anda Türkiye'de derslik başına düşen öğrenci sayısının ortalaması 20-22 civarında. Bu gelişmeler son 20 yıl içinde gerçekleşti. Başka bir öğretmenimiz ise 'Bir gün çocuklarımızın ellerini yıkayıp ihtiyaçlarını giderebilecekleri tuvaletlerin bulunduğu bir okulda çalışabilecek miyim?' diye merak etmiş. Bugün okullarımızın büyük bir kısmı, inşaat standartları açısından neredeyse 5 yıldızlı otellerle rekabet edebilecek düzeyde. Bir başka öğretmenimiz de 'Acaba koridorlarında farelerin dolaşmadığı okullarda bir gün çalışabilecek miyim?' diyor. Cumhurbaşkanımız, ‘Yaptık ama durmayacağız. Sağladığımız hizmetlerin devamını sürdüreceğiz’ diyor. Ne yaptık? Fiziksel kapasitemizi artırmakla yetinmedik. 2013 yılından itibaren okullarımızı teknolojik altyapılarla donatmaya başladık. Şu anda Türkiye'deki okulların neredeyse tamamı fiber, hızlı veya GSM üzerinden internet bağlantısına sahip. Bununla da kalmadık, bu okullara kamu bütçesinden internet erişim hizmeti sağlıyoruz. Ayrıca, 625 bin dersliğimizin tamamında etkileşimli tahtalar mevcut. Bu okulların internet altyapısı sayesinde, ders içeriklerimiz farklı bir boyut kazanıyor. Dünyanın en büyük eğitim içerik ağı olan EBA platformumuz bu imkanları sunuyor. Dersliklerinde etkileşimli tahta bulunan dünyadaki tek ülke Türkiye'dir. Bu ifadeler benim değil, Birleşmiş Milletler'in raporlarında yer alan bilgiler. Bu gerçekten önemli bir gelişmedir. Fiziksel ve teknolojik altyapı tamamlandı; şimdi ise eğitim-öğretim süreçlerinin içeriğini dünya standartlarına ulaştırmak gerekiyor. Birincisi, eğitim metodolojisi açısından çağdaş uygulamaları yeni müfredatımıza entegre ettik. İkincisi, çocuklarımızın dünya genelindeki akranlarına göre gereksiz bilgi yüküyle boğulmalarını önlemek amacıyla müfredatta düzenlemeler yaptık. Üç, tüm bu süreçte milletimizi bir arada tutan, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızın vatansever, fedakar, millet bilincine sahip, merhametli ve iyi bireyler olarak yetişmesi için müfredatımızı bu perspektiften yeniden değerlendirdik ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli çerçevesinde yeni bir müfredat geliştirdik" dedi.

'TÜRKİYE BAHSEDİLEN ÜLKELERDEN DAHA KÖKLÜ BİR GEÇMİŞE SAHİP'

Müfredatın kendilerine özgü olduğunu vurgulayan Bakan Tekin, "Bize özgü derken, bazı muhalifler 'Türkiye'ye özgü müfredat mı olur?' diyorlar; ancak aynı zamanda Finlandiya'nın müfredatını, Singapur'un müfredatını ve Güney Kore'nin müfredatını örnek gösteriyorlar. Güney Kore'nin kendine özgü bir müfredatı olduğunu kabul ediyoruz, Singapur'un da benzer bir durumu var; ancak Türkiye'nin kendi müfredatını oluşturmasına yönelik eleştirilerde bulunuyoruz. Bu tutarlı bir eleştiri değil arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti, bahsedilen tüm ülkelerden çok daha köklü bir geçmişe ve sağlam bir devlet geleneğine sahiptir. Bunun gelecek nesillere aktarılmasını, Milli Eğitim Bakanlığı'nın temel görevlerinden biri olarak görüyorum. Ne olursa olsun, bakanlığımızın adı Milli Eğitim Bakanlığı'dır. Çocuklarımıza bu bilinci kazandırmak, öncelikli görevlerimizden biridir. Bu amaçla da çaba gösteriyoruz" diye konuştu.

Açılışa Bakan Tekin’in yanı sıra Vali Numan Hatipoğlu, AK Parti Elazığ milletvekilleri Ejder Açıkkapı ve Erol Keleş, Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kurum müdürleri, öğretmenler ve öğrenciler katıldı.

2024-09-19T13:24:25Z dg43tfdfdgfd